1960'lar

Domuz Yağı Büyüsü

Altmışlı yıllar, henüz okula başlamamışım. Karşımızdaki ev benim için çok ilginç. Ahşap kocaman bir kapıdan bahçesine giriliyor, bahçeden tahta merdivenlerle sahanlığa çıkılıyor. Sahanlıkta her tarafı pencerelerle çevrili kocaman bir mutfak var. Mutfağın yanından üst kata çıkılan iki tahta merdiven var. Sahanlıkta ve üst katta yatak odaları var. Mutfak kapısının açıldığı uzun bir koridorun sonunda penceresi sokağa bakan küçük bir oda var. Aşağıya inen merdivenle ahıra giriliyor, ahırda inekler var. 

Kapıları kapalı pek çok odası var bu evin. O kapıları aç içerileri kolaçan et, o merdivenden çık, öbür taraftan in, ahırda ineklerin arasından korkarak geçip tekrar yukarıya çık. Labirent gibi, lunapark gibi bir ev! Dolaş babam dolaş.  

Evin sahibesi, annemin en sevdiği komşularımızdan Saliha Teyze. Onlar sohbet ederken bıkmadan usanmadan evi dolanıyorum. Her gün Saliha Teyze’nin ineklerden sağdığı sütü içiyoruz, onun yaptığı tereyağını yiyoruz. 

Saliha Teyze, kimi zaman at sırtında köyüne gidip geliyor. Başında lacivert atkısıyla nasıl heybetli, cesur, güçlü bir görünümü var. Ailenin soyadının, yaşadığımız sokağın adıyla aynı olması köklü bir aile olduklarını düşündürüyor. 

Evin iki oğlu var, büyüğü evli, küçüğü de lise öğrencisi. Saliha Teyze’nin kocasının kamyonu var, nakliyecilik yapıyor. Adam pek evde bulunmuyor, İstanbul’a mal götürüp getiriyor. Diyorlar ki, İstanbul’da bir “dost”u varmış. Saliha Teyze bu durumu biliyor ve çok üzülüyor. Hatta mahalledeki tüm kadınlar biliyor, konuşuluyor ve herkes buna üzülüyor. 

Bize ara ara İstanbul’daki yayamdan paket geliyor. Bulunduğumuz şehirde şarküteri ürünleri yok henüz. Bize gelen paketlerden salam, sosis gibi yiyecekler de çıkıyor. Saliha Teyze kocasının dostunu bırakması için olmadık büyüler deniyor. Nerden duymuşsa domuz yağı büyüsü duymuş ve demek ki bunu annemle konuşmuşlar. 

Yine bize İstanbul’dan paket geldiği bir gün, annem dilim dilim kesilmiş salamların içinden yağları alıyor. Saliha Teyze’ye götürüyoruz ve bu yağlar evin kapılarına sürülüyor. Ardından günlerce bekliyorlar, ancak kamyoncu koca “dost”undan ayrılmıyor. Saliha Teyze günlerini, o koskoca evde sokağa bakan küçük odadaki pencerenin önünde ne zaman gelip gideceği belli olmayan kocasının yolunu gözleyerek geçiriyor. O anlarda at sırtındaki heybetli kadın gidiyor, yerine çaresiz, mutsuz, kederli bir kadın geliyor. 

Aradan yıllar geçiyor, Saliha Teyze’nin küçük oğlu da evleniyor. Henüz üç aylık evliyken de bir trafik kazasında ölüyor. Acı çok büyük, bütün mahalle çok üzgün, oğlunu kaybeden Saliha Teyze perişan. Cenaze günü geldiğinde bir bakıyoruz, kocası dostunu da İstanbul’dan getirmiş, cenazeye katılıyorlar. Diğer kadın, Saliha Teyze’nin hemen bitişiğindeki görümcesinin evinde misafir ediliyor.


Ana görüntü, kaynak.

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Domuz Yağı Büyüsü&rdquo için 3 yorum

  1. Senem Esen

    bir yorum geldi bana.”hikayenin devamı var gibi, merakla bekliyoruz” diyor. yazarı ne der acaba?

    • Aynı soru bana da geldi. Biz o şehirden ayrıldık, devamını takip etme şansım olmadı. Ama o güne kadar yaşananlara bakınca, bu rutin sürmüştür diye tahmin ediyorum, adam İstanbul’a gidip gelmiştir, Saliha Teyze pencerede yolunu gözlemiştir, ikisi de yaşlanana kadar. Şu anda hayattalar mı bilmiyorum.
      Aslında bazı çocukluk anılarının sonrası çok bilinemeyebiliyor, belki istenirse ulaşılır ama insanlara acılarını anımsatmak da pek doğru gelmiyor. Bilmem ne dersiniz?

  2. Fulya İNCİ

    Çok sarsıcı… Saliha Teyze sonra ne yaptı diye meraklanıyor elbette insan. Hepimiz bir son yazmışız gibi geliyor. Gerçekte ne olduğu bilinmese de olmaz mı?

Bir Cevap Yazın

Şenlik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et